DUYURU...
06 Şubat 2015, Cuma

Ocak ayı içerisinde Cumartesi nöbetlerine gitmeyen Aile sağlığı hekim ve çalışanları kendilerinden savunma istenmesi durumunda, savunmalarında Sağlık-Sen Genel Merkezimizin 23/12/2014 tarih ve 126 sayılı kararı, 07/02/2015 tarihinde nöbete gitmeyecek olanlar 27/01/2015 tarih ve 133 sayılı kararı ve 14/02/2015 tarihinde nöbete gitmeyecekler ise 03/02/2015 tarih ve 135 sayılı kararı yazmaları gerekir.

 

Her nöbet için ayrı karar alıp üyelerimizin elini güçlendirerek bütün sorumluluğu Sağlık-Sen olarak üzerimize alıyor, aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarına nöbet getiren düzenlemenin kaldırılması için her türlü gayreti göstereceğimizi ifade ediyoruz.


Ayrıca Cumartesi nöbetine gitmediği için savunmaları istenen hekim ve aile sağlığı çalışanları sendikamızın hukuk bürosu tarafından hazırlanan aşağıdaki savunma dilekçesi örneğine göre savunmalarını yapmaları gerekmektedir.

 

DİLEKÇE ÖRNEĞİ

 

HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜNE

      ORDU

Konu : Hakkımda açılan soruşturma çerçevesinde tarafımdan istenen……..sayılı savunma istenmesine ilişkin yazıya istinaden savunmamın sunulması hakkında. Hakkımda başlatılan soruşturmanın cezasız neticelendirilmesini talep ediyorum. Zira, üyesi olduğum Sağlık-Sen Genel Merkezinin almış olduğu ………………..tarih ve …………….sayılı kararı gereği soruşturmaya konu eylem gerçekleştirilmiştir. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Kanununun “Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi” başlıklı 18.maddesinde; “ Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tabi tutulamaz ve görevlerine son verilemez”hükmü bulunmaktadır. Yani yasal mevzuat çerçevesinde, bana atfedilen fiil “suç” yada “mevzuata aykırılık” teşkil etmemektedir. Zira bana atfedilen fiil hem mevzuat, hem Türkiye Cumhuriyeti Devletinin altına imza attığı uluslar arası sözleşmeler, hem AİHM kararları, hem Danıştay kararları ve hem de yerel mahkeme kararlarında istikrar kazanmış içtihatlarla görüleceği üzere hukuka uygun ve yasaldır. Bahsettiğim AİHM kararları ve yüksek mahkeme kararları aşağıdadır.

 

A. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 21.04.2009 tarih ve 68959–01 sayılı kararında bir gün iş bırakma eylemine katılan memura ceza verilmesinde AİHM'nin 11. maddesinin ihlal edildiğine, hükmedilmiştir. Kararda;

 

“belirli memur sınıflarının grev hakları yasaklanırken, bu yasakların bütün devlet memurlarına ya da sanayi ve ticaret alanlarında çalışan devlet çalışanlarına kadar genişletilemeyeceği, düzenlenen eyleme dair yasak olarak nitelendirilebilecek bir kanıt olmadığı, eylemde yer alan sendika üyelerinin, sadece barışçıl toplanma haklarını kullandığı, hükümetin demokratik bir toplumda niçin böyle bir kısıtlamaya gidildiğini açıklamakta başarısız olduğu” belirtilmiştir. “Mahkemece, genelgenin kabulü ve uygulanmasını gerektirecek sosyal bir ihtiyaç bulunmadığını ve sendikal haklara orantısız bir saldırının söz konusu olduğu, bu nedenle de AİHS’nin 11 nci maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.” Aynı şekilde AİHM’nin 74611/01, 26876/02 ve 27628/02 başvuru nolu kararında “6 Mart 1998 tarihinde, o gün 7:00-15:00 saatleri arası ile 15:00-23:00 saatleri arası çalışan başvuranlardan iki grup, çalışma koşullarını protesto etmek amacıyla iş yavaşlatma eylemi çerçevesinde üç saat süreyle görev yerlerini terk edilmesi neticesinde verilen ceza da AİHS’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.”

 

A. Yine Danıştay 12. Dairesinin E.2004/4643, K.2005/313 sayılı kararında “sendikanın yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağırışına uyarak 11.12.2003 tarihinde göreve gelmediği anlaşılan davacının sendikal faaliyet kapsamında göreve gelmemesi fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği, bu nedenle 657 sayılı Yasanın 125/C-b maddesi anlamında “özürsüz olarak göreve gelmeme” fiilinin işlenmediğine, dolayısıyla davacı lehine yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

 

Bu durumda, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacı hakkında tesis olunan işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet görülmemiştir.” denilmiştir.

 

A. Mersin İdare Mahkemesinin E.2002/1295, K.2003/813 sayılı kararında da;

 

“davacının, üyesi olduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan karara uyarak kamu görevlilerinin içinde bulunduğu mali sıkıntıların kısmen düzeltilmesi ve kamuoyunca bilinen bu sıkıntıların yine

kamuoyuna anlatılarak desteğinin sağlanması amacıyla 1.I2. 2000 tarihinde yurt çapında gerçekleştirilen bir gün süreyle göreve gelmeme eylemine katıldığı anlaşılmakta olup, davacının sendikal faaliyet niteliğindeki söz konusu fiilin 657 sayılı Anayasanın 125/C-b maddesinde öngörülen izinsiz ve mazeretsiz olarak göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu durumda; davacının üzerine atılı olan özürsüz olarak bir gün göreve gelmeme fiilinin sübuta ermediği anlaşıldığından, söz konusu filinden dolayı 1/30 oranında aylık kesimi cezasıyla tecziyesi yolundaki işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” Denilmiştir.

 

A. Danıştay 11. Dairesinin E.2002/871, K.2005/861 sayılı kararında;

 

“Dosyanın incelenmesinden, davalı idare bünyesinde sözleşmeli personel olarak görev yapan davacının 20.4.1995 tarihinde yapılan bir günlük iş bırakma eylemine katılması nedeniyle yaptırılan soruşturma sonucunda; 1. Bölge Disiplin Kurulunun 29.11.1995 tarih ve 1995/186 sayılı kararıyla eylemine uyan Personel Yönetmeliğinin 100/5. maddesi uyarınca tecziyesine ancak eylemin Türkiye genelinde ve eyleme katılımın fazla olması, temel amacın memurlara sendikal hakların verilmesi, ücretlerin yükseltilmesi ve özlük haklarının iyileştirilmesi gibi sosyal içerikli talepleri ihtiva etmesi hususları dikkate alınarak Aynı Yönetmeliğin 105. maddesi delaletiyle 99. maddesi uyarınca kınama cezası ile tecyizesine karar verildiği ve 1. Bölge Başmüdürünün onayıyla davacıya ayrıca bir günlük sözleşme ücreti kesintisi uygulandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek 399 sayılı KHK de gerekse TCDD Personel Yönetmeliği ve idare ile davacı arasında imzalanan sözleşmede 1 veya 2 gün özürsüz işe gelmeme halinde disiplin cezası olarak uygulanan aylıktan kesme cezası dışında, sözleşme ücretinden kesinti yapılabileceği yolunda herhangi bir düzenleme bulunmadığından, 1. Bölge Başmüdürünün onayıyla davacının sözleşme ücretinden bir günlük kesinti yapılmasına ilişkin işlemde ve bu işleme karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.” Denilmektedir.

 

A. Danıştay 12. Dairesinin E.2005/5767, K.2008/225 sayılı kararındaysa

 

“Davacının üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağırışına uyarak 11.12.2003 tarihinde göreve gelmediği anlaşılmış olup, davacının sendikal faaliyet kapsamında göreve gelmemesi fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği, dolayısıyla 657 sayılı Yasanın 125/C-b maddesi anlamında özürsüz olarak göreve gelmemek fiilinin sübuta ermediği görülmüştür. Bu durumda, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacı hakkında tesis olunan işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.” Denmektedir.

 

A. Benzer bir konuda hakkında ceza davası açılan çalışanla alakalı olarak Kayseri 1. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2001/340, K.2006/234 Sayılı Kararında 01 Aralık 2000 günü 1 günlük iş bırakma eyleminden dolayı sanıkların üzerine atılı 765 Sayılı T.C.K'nın 236/1–2 maddesinde tarif edilen suçun oluşmadığından C.M.K'nın 223/(2) - a maddesi uyarınca beratına” karar verilmiştir.

 

Görüldüğü üzere bana atfedilebilecek mevzuata aykırı bir fiilim ya da eylemim olmamıştır. Uluslararası sözleşmeler ve yargı içtihatları da bu savunmamı desteklemektedir. Sunulan nedenlerle savunmamın kabulünü ve soruşturmanın cezasız neticelendirilmesini saygılarımla arz ederim.

…../…./…..

Ad Soyad

PAYLAŞ :